Herkese merhaba. Yazı değerlendirip bol bol gezmiştim fakat tüplü dalışa henüz başlayamamıştım. Serbest dalış ta bir süre sonra kesmeyince aklıma tüplü dalışa başlamak geldi. 190  Bar hava ile 18 metre dalışında eski bir DC9 Amerikan Uçak Batığı görüp tekrar döndüğümde bu işe neden başlamam gerektiğini bir kez daha anladım. Düşünün ki 6 katlı bir bina yüksekliğinden zemine kadar dalış yapıyorsunuz ve karşınızda balıklarla çevrilmiş keşfedilmesi gereken bir çok resif. Nasıl mı yaptım gelin anlatayım.

            Cuma gecesi saat 01.00′ da otobüse binip Kaş’ a doğru koyuldum yola. Sırt çantasına kamera fotoğraf makinesi ekipmanlarını, uyku tulumunu, bir iki kıyafet ve terliği koydum. Bütün hafta içi çok yorgun olduğumdan otobüse biner binmez uyumuşum. Uyudum uyumasına da şoför “Şoförsen bas gaza” cümlesini gerçek hayata uyarlayabilmiş olduğundan çok sık uyandım. Gece 4′ te viraja hızlı girip çıktığında “Şimdi girdik duvara gireceğiz” derken muavin de “Abi sen yanlış meslek seçmişsin yaww senin rallici olman lazım şağa değil bağ cidden” derken “yoğ be olum işimiz bu” gibi anlamsız bir teşekkür cümleleri çok tekrar edincee haliyle sabaha kadar bölük pörçük uyudum uyandım. 

           Neptun Scuba Diving Club Dalış kursunu arayıp çadırı nereye kurabilirim dediğimde Tayfun hocam ki hem eğitmen hem de sahibi, teknede yat hiç uğraşma deyince ben de çadırı falan götürmedim. Sabah 06.20 gibi Kaş’ a indim. Marina’ yı sordum. Biraz yol alıp teknelerin bulunduğu kısıma doğru gidip bizim tekneyi buldum.

           Kaş ne kadar huzurlu imiş. Tekneyi buldum. Hemen uyku tulumunu çıkartıp uyumak için hazırlıklara başladım. Gözümden uyku akıyor resmen. Uyku tulumunu rahat bir yere serdim. Az zaman geçti hemen uyumuşum. Saat 9 gibi Tayfun hocamın yardımcısı 3 yıldız Ege hazırlıklara başlayınca uyandırdı. Kısaca tanıştık iyi hoş biri. Çay demlemiş teknede. Ben hemen aldım video çekimi yaptım. Tekneyi yavaşça çektim. Arka planı çektim. Ardından kahvaltılıklar geldi simit boğaça bişiler gömdük. 

            Kamp hayatımdan sonra açık halde tekneden uyumanın da keyifli yanını keşfettim. Tayfun hocam gelince de kısaca sohbet ettik. Sizlere de kısaca bahsetmek isterim ki tek amacı para olan eğitmenlerden olmak yerine insani ilişkilerini yüksek tutup sizlere eğlenceli bir gün yaşatmasını iyi bilen biri. 

      1997 yılından beri dalgıç olmasının yanısıra sanayi dalgıçlığı gibi zor zanaat yapılan işleri de zamanında yapmış. Tekne benim teknem gibiydi. Yattım kalktım çay içtim yemek yedim uzandım yattım sohbet ettik bol bol. Ayrıca şunu da belirteyim hemen baştan, eğer ki Dalış Eğitimi almak isterseniz hatta ne zaman almak isterseniz farketmez, bu yazıyı ne zaman okursanız okuyun Neptun Scuba Diving Club‘ a bu blogtaki yazıya istinaden başvuru yaparsanız Tayfun Hocam size %10 indirim yapacak haberiniz olsun. Blog ismini vermeniz yeterli. İstiyoruz ki herkes bu keyfi tatsın ve keyfini çıkarsın.

         Tekneyi kullanan Altay da yaratıcı biri. Güneş panelleri projeleri yapıp ekonomiye katkı sağlayacak üretimlerde bulunmak istemiş ama bu tür girişimler her zamanki gibi engellenmiş. Yine de çok uzun sohbetli. Dalış arasında bile kurulanırken her telden sohbet ettik. Sıkılmıyorsunuz kısaca. 

        İlk brifingi verirken kameraya da almamı Tayfun hocam önerdi mesela. Daha sonra dönüp izleyip tekrar edebilirim böylece. Dalış hakkındaki detayları alıp 3 mm giysiyi kuşandım. Ardından ağırlıkları seçtik. 6 kg ağırlığı belimize bağladık. Paleti ve gözlüğü seçtik. BC yani şişen yeleği seçip en son da tüpe regülatörü ve BC’ yi bağlayıp ilk neler yapıcaz, kulak eşitleme nedir, dalıştaki dikkat edilmesi gereken her şeyi konuştuk. 

              Teknenin ucundayım. İlk atlayış yan çevrilip atılmasıydı ama bir sonraki dalgıç usulü tek ayak önde suya kendini bırakma yöntemi idi. BC’ ye biraz hava basıp regülatöre de elimle bastırıp aynı zamanda gözlüğüme de ve en son diğer elim kemerde atladık masmavi hatta turkuaz suya. Allammm… Derinlerde bulundum ama bu kadar kalmamıştım. Serbest dalışta dalıp yavaşça yüzeye çıkıyorduk fakat bunda direk suyun altına iniyorsun ve kalıyorsun. Bu işin başlangıcında BC den hava boşaltma ve tekrar doldurma oranlarındaki hassasiyet ve yatay kalabilme ilk öğrenilmesi gerekenlerden. Çünkü BC’ den ilk anda hızlı hava boşaltırsanız, bir anda suya batıyorsunuz ve kulağınızda müthiş bir ağrı. Kulak zarı yapısı itibariyle düz olduğundan suyun derinliği ile birlikte basıncı artınca da kulak zarına baskı yapıyor ve siz bunu burnunuzu sıkarak kulağınıza da hava vererek eşitliyorsunuz. Eğitim alırsanız daha detaylı anlayacaksınızdır. Lakin bu eşitleme anına kadar ağrı oluyor. Bu yüzden hızlı hava boşaltmamakta fayda var. Neyse ilk dalışta dipteyiz. O da ne daha dakika 1 gol 1 kocaman bir balık, diğer balıkların sürüsüne dalışa geçti mi! Herşey gözümün önünde olunca ilginç geldi. Balıklar kurşun gibi kaçmaya ve hatta kayalıklara doğru kaçmaya başlıyınca belgesel tadında anı izledik.

Hep bunları Discovery Channel’ da veya Animal Planet’ ta izlerken canlısını ilk dalışta gördüm. Biraz daha ilerleyip Aslan balıklarına yakın geçtik. 2 tane Aslan Balığı ki zehirli olduklarını biliyordum dolayısı ile pek yanaşmadan izledim. Bir tane de trumpet balığı vardı ama ilginç bir şekilde suya paralel sabit duruyordu. Geriye kalan Çipura ve bilumum olta balıkları da sürekli meraktan yanımızda olduğundan görsel bir şölen vardı. Hatta ikinci dalışta suyun altında ekipman sökme takma, çıkarma giyinme ve regülatör çıkar tak derken biraz oyalanınca tiyatro izler gibi etrafımızda dönüyorlardı. 

            Kontrollü çıkıp tekrar daldık. Bunu 3 kez tekrarlayıp döndük kıyıya. Hava ekim de olsa mis. Ege tekneyi komple yıkarken ben de hayvanlarla oyalandım dışarıda. Sonra da Tayfun hocamla CMAS’ ın ödül törenine gittik. Kısaca CMAS’ tan da bahsedeyim. CMAS ve PADI iki ayrı kurum ve dalış sertikasını veren bu iki kurum. Hangisinden aldığınızın genelde pek önemi yok. Ben PADI’ den aldım. Neyse kısaca geçeyim. CMAS Dalış Turnuvası Ödül Töreni’ ne gittik. Meydanda kurulu alanda devlet erkanı ile dış ülkelerin temsilcileri vardı. Litvanya, Amerika, Polonya, Rusya, Çin, Japonya gibi ülkeler vardı. 104 metre dalış rekoru gibi şeyler duyuyorduk. Biraz oyalanıp Noel Baba’ da pizza yemeğe geçtik. Bu bloğun tamamını okuyanlar bilir ki Ölüdeniz’ de Help Lounge Bar’ daki Deniz Mahsülleri Pizzası çok lezzetlidir ve gidince her fırsatta yerim. Buradaki Pizza da öyleydi. Ben bayıldım. Tavsiye ederim gidenlere. Uzunca bir süre burada oturup sonra tekneye yatmaya gittik artık. Yarın da dalışlar var ve 20 kişilik grup gelecekmiş, erken gelecekler hem de uyuyalım. Tekneye varınca uyku tulumunu 2 katlı teknenin üstüne serip sahilden gelen gümbür gümbür seslere aldırış etmeden uyudum. Sabaha karşı biraz soğuktu ama yine de uyku tulumu iş gördü. Kalktığımda Ege sağolsun yine çayı demlemişti. Bu çocukta cevher var yaa. Gidip ben kahvaltılık bişiler aldım bu kez. Döndüğümde grup teknedeydi. Olsun biz kahvaltıyı yapalım. Bu arada daha sonra TRT’ de televizyon bölümünde çalıştığını öğrendiğim Mustafa abi ile tanıştık.

Çay ikram ettim. Çok sıcak ve tatlı biri. Video çekmiştim, henüz bu yazı çıkarken video bitmedi. Kısa süre sonra buralarda bir yerde yayımlıycam hah işte orada el sallayan mavi t-shirt’ lü fotörlü biri var o işte. Aksiyon kamerası problem verince ilgilendim ben de meğer pil problemli imiş falan derken tanıştık. Çok dalışı var hatta Kızıldeniz’ den Avustralya’da bir mercan resifi olan Great Barrier Reef yani Büyük Set Resifine kadar birçok yerde dalış yapmış. Ben dalıştayken o da arkadan sürekli beni çekmiş sağolsun her anımı kaydettim sayesinde. Gün yavaş yavaş başlarken ayrıldık marinadan. Fenerin hemen yanından Hidayetin Koyu’ na oradan da Güvercinliğe derken benim en çok görmek istediğim Uçak Batığına gittik. Siz bişiler istediğinizde Tayfun Hocam sizi elinden geldiğince kırmadan istediğinizi yapıyor. Benim de çok istediğimi bildiğinden Tank yerine Uçak batığına gittik. 

        Hazırlıklar tamam. Tüp hazırlandı giysi ağırlık tamam. Regülatör gözlük palet. Biz ikinci gün de Sertaç hocam ile daldık. O da çok tecrübeli. Konuşmalarından da anlıyorsunuz. Sertaç hocam topladı ekibi pat pat herkes suya birer birer atlıyor. Küçük brifingin ardından herkes yavaş yavaş batıyor. 3 metredeyiz, 6 metreye geçiyoruz, 10 metre oldu, 13, 15,17 sonunda birşey beliriyor karanlık yüzü ile. Yaklaştıkça da aydınlanıyor. Uçak batığını gördüğümde gözlerimi dikip yanına gittim hızlıca. Eski bir uçak olduğundan bahsetmiştim. Kanatlarla başladık önce oradan yukarı, oradan buruna oradan diğer kanada derken kocaman kapısında belirdik. Birileri içeriye Atatürk portresi ve Türk Bayrağı koymuş.

Onlara da saygılarımızı iletelim buradan. Varolun. Tekrar uçağın önü arkası derken az buz da değil kocaman yine ve geri dönüşe koyulduk. Belli mesafe gidip tüpteki hava miktarını kontrol ettik. 120 Bar vardı halen. Son 6 metrede 3 dakikalık emniyet beklemesi yaptık. Teferruatını buradan yazmayayım ama akciğerlerimiz ve kan değerleri ilgili. Neticede 3 dakika sonra paletle yavaşça çıkıp yüzeye vardık. Çıkınca anlatılmaz derecede mutluydum. Hayatım boyunca Yamaç Paraşütü, Kayak ve Scuba Diving yapmak istemiştim ki diğer ikisini yaptığımı yine bu bloğu tamamen okuyanlar bilir oradaki deneyimlerimi hep paylaştım çünkü. Sonuncusu ile birlikte hayatımda bir level daha atmış bulunmakla birlikte şimdi diğer yazı bekliyorum ki tekrar dalmaya başlayalım. Nisan ortasından sonra hatta 23 Nisan ile birlikte sezon açılıyormuş. Seneye planlama nasıl olacak tam kestiremiyorum fakat yine de dalışa gerekli önemi vermeyi düşünüyorum. Sizler de bu keyfi yaşamak isterseniz Kaş bu işin merkezi ve kesinlikle yapmanızı tavsiye ediyorum. En azından deneme dalışı mutlaka yapmalısınız. Sizlerle bu deneyimi paylaşmak benim için keyifti. Başka bir macera da görüşmek üzere hoşçakalın.