
Deniz seviyesinden 850 metre yükseklikte bulunan 18.92 hektarlık alana sahip İzmir Karagöl Tabiat Parkı jeolojik hareketler sonucu oluşmuş bir heyelan set gölüdür. Tabiat Parkı içerisinde ve çevresinde doğa yürüyüşü, foto safari, bisiklet gezintisi faaliyetleri yapılabilir. Bu park bir krater gölüne sahip ve fazlasıyla yukarılarda bulunan ama aynı zamanda tamamen doğal güzelliklere sahip bir yer.
Öncelikle lokasyondan bahsetmek istiyorum. İzmir otobanından Karşıyaka yönüne devam ederseniz Yamanlar Mevkisinde Örnekköy yerleşkesine varabilirsiniz. Sizi Gaziemir üzerinden dolaştırabilen navigasyon olabilir fakat bu uzun yoldan gitmeye hiç gerek yok. Yolu uzatmış oluyorsunuz. Yamanlar’ a geldikten sonra navigasyon sizi Örnekköy ve Karagöl Tabiat Parkı yönüne verecektir. Aslında yolculuk bundan sonra başlıyor. Çünkü yolculuk 50 dakika boyunca dağ yolundan ilerliyor. Menemen’ den başka bir yol daha var lakin o yolun çok daha kötü olduğunu söylendiği için tercih etmek istemedim. Akyaka Akbük plajı yolunu bilenler şu anda tarif ettiğim yolu daha iyi anlayacaklardır. Dağ yolundan ilerlerken dikkatli olmakta fayda var çünkü yolun bazı bölümleri nisapeten daha dar ama manzarasını izledikçe değdiğini göreceksiniz. Bir günden fazla konaklayacaklar için küçük bir not. Yamanlar’da alışveriş yapabilirsiniz ama naçizane tavsiyem özellikle yaz aylarında buzluğunuzu yanınıza alıp içerisine malzemelerinizi koymanızdır. Ben Çiğli’ye sapıp bütün alışverişi Metro alışveriş Merkezinde yaptım bu da bana zaman kaybettirdi.

Tuvaletlerin olduğu bir tabiat parkı. Özellikle çocuklu ailelerin çok büyük ihtiyacı olduğunu düşünerek yazıya devam edelim. Araç ve kamp kurma ücretini gitmeden önce sorabilirsiniz en son 45 TL idi ama artmış olmalı. Çadırınız yoksa çadırınızı Tabiat Parkı girişindeki ofisten de kiralayabilirsiniz, benim çadırım olduğu için gerek duymadım.
Artık giriş yaptınız. Tabiat Parkına giriş yaptığınız anda hemen ilk solda günübirlik mangal yapmaya gelenleri görebilirsiniz. Akşam olunca gidiyorlar. Bu alanı sevmediğim için ben daha da ileri gittim. Çadır kurulan alan ormanın içinde bir yerlerde ve gayet geniş. Ben gidince geceydi neredeyse ama sizlere ertesi sabahtan örnek bir fotoğraf göstereyim.

Orman gölün hemen karşısında. Arada küçük bir toprak yol araçların geçebilmesi için var o kadar. Hemen çadırımı kurup ateş yakmaya koyuldum. Milli parklarda ateş yakmak yasaktır oysa bu parkta bir dönemler serbestti neyse ki tekrar yasaklandı. Şimdilerde ise sadece demir kovalar içerisinde yakabiliyorsunuz. Doğayı ve ormanı korumak adına iyi bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Hatta ilk gittiğim dönemde ateş yakmak her bölgede serbest olduğu için gece 2 ye kadar sürekli ateş yanmış idi. Velhasıl kelam ateşi demir kovada yaktık. Mangal üstünü ateşe koyup; yanımda getirdiğim malzemeleri pişirmeye başladım. Evet ateşte çok lezzetli oluyor ama doğa ile iç içe olmak ve ateşle birlikte dumanı izlemekte bambaşka bir keyifli. Yeme faslını bitirdiğimize göre filtre kahvesiz olmaz. Kahvemi yudumlarken gölün karşısındaki ateş yakanların çevreye yaydığı ışık sayesinde göl inanılma güzeldi. İzlenmeye değer. Deniz vuran yakamoz gibi seyredilesiydi.
Yanımda getirdiğim kamp sandalyesini göl kenarına atıp ateşin yanında zaman geçirirken orman içinde gitar çalıp şarkı söyleyen insanlar hepimizi keyiflendirdi. Şarkı söyleyen üstada gerek nargileye vurarak ses çıkaran gerek küçük buzlukları bendir gibi kullanan müzisyen ler yardım ediyor ve tüm doğaya konser veriyordu. Gece 03’00 a kadar susmadan yorulmadan söyledikleri şarkılar için bir gerçeği itiraf etmeliyim ki çok keyifliydi. Hatta ertesi gün sabahında çeşmenin başında tesadüfen denk geldiğimizde yamaç paraşütü planı yapmak adına küçük bir sohbet etme fırsatı bile yakaladık ki bu tür ortamlarda sizin düşüncenize yakın insanları bulmanız çok olasıdır.
Sabah olduğunda çadırın fermuarını açıp gölü karşınızda görmek müthiş. Hafif güneş vurmuş oluyor ve tüm kamp severler uyanmaya başlıyor. Ben de fotoğraf makinemi aldığım gibi koyuldum fotoğraf çekmeye.

Fotoğraf işim bittiğinde de kahvaltı etmek için yine ateş yaktık. Sucuklu cheddarlı yumurta yenir mi yenir. Çayı da yine ateşte demleyerek bu güzel kahvaltıya eşlik ettik.
İstanbul’da boğaz kıyısında yaptığım kahvaltı bu kadar keyifli değildi.
İşte bu tavayı yıkarken sohbet gelişti 🙂
Karagöl’e cumartesi giriş yapıp pazar dönmek üzere yola çıkmıştım. Dolayısı ile toplamda 500 km yapmış da olsam biraz erken dönmem gerekti. Yapılan duyurulara göre bisiklet yarışçıları bu inişli ve çıkışlı yolda yarış yapacaklardı. 23 km’ lik etap bisiklet için çok uzun sayılabilir. Eğer biraz daha geç kalırsam bu yarışa denk gelebilirdim. 70-80 km hızla dağdan aşağı virajlara giriyorlar ve olası bir kazada çok ciddi yaralanmak söz konusu ve bunu elbette ki istemeyiz. Kalırsak ortalama 3 saat sürecek bu yarış benim gecikmeme neden olabilir. Çöp torbamıza tüm çöpleri koyup bıraktığımız tüm atıkları temizledikten sonra çadırımı toplayıp araca yerleştirip yavaşça buradan ayrıldım.
İzmir Karagöl Tabiat Parkında sabah 05-06 civarında arıların uyanma ve dolaşmaya başlama vızıltılarını yoğun hissedebilirsiniz. Burayı tavsiye eder misin derseniz şiddetle tavsiye ederim. 1 Günlük bile olsa ederim. Buradan ayrılıp bir sonraki doğal alanları keşfetmeye koyulalım. Hoşça kalın
KIZILSAKAL