UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 2014’te alınan ve  Bursa’nın bir köyü olan Cumalıkızık, kendi dokusunu bozmamış, kültürünü saklamış nadir yerlerden biri. Sokaklar taş kaplı ve eski görünümünü muhafaza ediyor. Nereye gitsek ne tarafa dönsek bir başka keyif alıyorsunuz. Uzun zamandır ayakta kalan bu köyün, taş evlerin fotoğraflarını çekmeye bile fırsat bulamadık, hayran hayran seyrederken.

Uludağ Kayak Merkezine gitmek için yola çıktığımızda yolumuzun üstünde olduğu için uğramak istedik Cumalıkızık köyüne. Aracınızla gitmek için yolu gayet güzel. Ayrıca Bursa merkezden kalkan dolmuşlarda var. Hani olurda Bursa’ da tarihi İskender Dönerci’ de döner yemek için yolunuz düşerse cumalıkızık’ a gidip günün kahvaltı menüsüne burada başlamayı ve tadını çıkarmayı da unutmayın. Birazdan kahvaltı faslına da geliyorum. Yazarken bile ağzım sulandı.

Kendine ait bir müzesi bile var. Köye ait geçmiş yaşanmışlıkları ve eserleri burada görüp fikir edinebilirsiniz. Örneğin İzmir’in şirin köyü Şirince’ nin de kendine has bir dokusu var ama yine de şarap mahzenleri bile ticaretin gerisinde kalmış. Kendine has kalıntıları olsa da eskiden bu köyde yaşayanlar neler yapıyordu çok fikrimiz yok maalesef. Şirince’ ye gidenler bilir köyün üstlerine kiliseye doğru çıktıkça el yapımı keseler, sabunlar vb şeyleri köyde yaşayanların sattığını görürsünüz. Cumalıkızık köyünde de bunlardan var. Ayrıca ahşap malzemelerden yapılmış ev dekorları da satılıyor. Hatıra olarak satın alabileceğiniz birçok eşya var.

Sabah erken yola çıktığımız için acıkmaya başlamıştık. Köyü biraz gezdikten sonra kahvaltı yapabileceğimiz bir yer aradık. Bazı yerler köyü görüyor, bazı mekanlar da kendi bahçesini. Mekan dediğime de bakmayın köylüler evini kahvaltı evine çevirmişler. Tabi doğal dokusunu kaybettirmemişler. Bir evin ikinci katındaki sobalı bir odaya geçtik. Eski ama güzel merdivenlerden dolanırken köyün merkezini görüyorsunuz. Adını şu an hatırlamıyorum. Ama bu tarz evlerden çok var.

Evin odasına geçince sandalyede oturmak yerine yerde oturuyorsunuz. Kalın eski minderler ve soba size otantik bir görüntü sunuyor. Havanın da soğuk olduğunu varsayarsanız bu sobanın keyfini tahmin edebilirsiniz. Kahvaltılık malzemelerin bazıları köydeki doğal ürünler, bazıları da genel kahvaltı salonlarındaki gibi satın alınma ürünler. Lezzetli mi diye sorarsınız. Fena değil derim. Demlenen çay sobanın üzerinde ısınıyor, gidip kendimize birer bardak çay daha alıyoruz ve kahvaltının tadını çıkarıyoruz. Kahvaltı ücretleri de afaki değil. Uzun bir kahvaltı faslından sonra da köyün yukarı kısmında sade Türk kahvemizi de içip Uludağ Kayak Merkezine doğru yola koyuluyoruz.

Yolu herhangi bir şekilde Bursa ya da Uludağ’ a düşenlere tavsiye ederim. Tek belirtmek istediğim not hafta sonları kalabalık olduğudur. Tadını doya doya çıkartmak için erken saatte gitmekte fayda var. Biraz gecikince yer bulunamayabiliyor.

Yeni gezilerde görüşmek üzere hoşçakalın.